Alparslan Yelgeçer


YAP YAP YAP

Köylerin bomboş kaldığı, üretimin ve üreticinin topraktan elini eteğini çektiği, pandemi sonrasında daha da anlam kazanan gıda döngüsünün sürdürülemediği bir ortamda konuştuğumuz şeylere bakınca kendimizi bir komedinin içinde sanmamak mümkün değil.


Köylerin bomboş kaldığı, üretimin ve üreticinin topraktan elini eteğini çektiği, pandemi sonrasında daha da anlam kazanan gıda döngüsünün sürdürülemediği bir ortamda konuştuğumuz şeylere bakınca kendimizi bir komedinin içinde sanmamak mümkün değil. Yapay gündemlerle anası ağlayan Türk köylüsünün ne konuşup ne düşüneceği de günün politikalarıyla belirleniyor. Düşünsel özgürlük de elimizden uçup gitti anlayacağınız. Çocuk ve kadın cinayetleri, işçi ölümleri, gasplar, tecavüzler, yolsuzluklar, toplumsal şiddet ve giderek ayan beyan karşımıza oturan toplumsal delilik gibi oldukça önemli görülen ulusal olayların hiçbirini düşünemiyoruz. Lafmış gibi önümüze sürülen şeyleri düşünmekle meşgulüz. Çizgiyi bozup bahsettiğim konulara eğilenler de “Yahu bilmem kim şöyle demiş.  Böyle bir konu varken senin konuştuğun da iş mi?” gibi ithamlarla saf dışı bırakılıyor.

Halbuki tüm bu cendereden kurtuluşun en maliyetsiz ve en kolay yolu üretimdir. İnsan ürettikçe var olacaktır. Bu oldukça açık bir gerçektir. Madem üretmeyecektik neden İsa’dan öncesinde başlayarak onca kavga verdik? Sezar, Galya topraklarını anasının hayrına mı almaya kalktı? Buğday değil miydi bu bitmez savaşların tek nedeni? Biz neden Orta Asya’dan yayan yapıldak yollara düşerek neden Anadolu’ya geldik? Hayvanlarımız için en iyi otlaklar burada olduğu için değil miydi bunca çaba? Madem üretmeyecektik neden indik ormanlardan düze? Dağda ne bulursak onu yerdik. Düşünmez, eyleme geçmez, savaşmaz, üretmezdik. Madem düzdeyiz, o zaman üretmeye mecburuz.

Kaldı ki üzerinde yaşadığımız kara parçasının adı Anadolu! Bu topraklar, bizim üzerinde yaşadığımız 1000 yıldan öncesinde de içinde üretilen verimli topraklardı. Antik Yunanistan’ın sömürge kolonilerinin en kar getiren grubu bu topraklarda yaşıyordu. Bu insanlar zeytin ve üzüm üretiyordu. Buğdaydan lapa yapıyorlardı. Tarihsel bir kaidenin üzerine oturan bu topraklarda biz kimiz ki üretmiyoruz?

Ürettikçe zenginleşeceğiz. Her şeye ve herkese rağmen üreteceğiz. Politikanın suyuna kanıp da bir yerlere yamanarak ne insanlar kurtulur ne de bu topraklar. Üç iklimi, dört mevsimi belirgin biçimde yaşayabilen bu topraklarda küresel ısınmanın tüm şiddetine rağmen hala üretim faaliyetleri en asil şekliyle yapılabilir. Yeter ki biraz özveri, biraz cesaret olsun.

Tarihsel kimliğimiz illaki başımızda bir baş olmasına alışık olduğumuzu gösteriyor. Oysa bir dönem imece kültürüyle köylünün tek başına üretim ve imar faaliyetleri gerçekleştirdiği yıllar yaşanmıştı. Kooperatifleşmenin özellikle 2000’ler öncesinde Atatürk ilkeleri doğrultusunda ivme kazanarak çiftçiye nefes aldırdığı dönemleri hep birlikte yaşamıştık. “Kapalı toplum” olan Türkiye, çiftçisine ve köylüsüne “Yalnız değilsin!” diyordu. Bu dokunuşla milli sermaye artmıştı. Her şeye rağmen birikim yapılabilmişti.

Serbest piyasa modeliyle o günler birer hayal oldu. Şimdi muhalefet de dahil olmak üzere hiçbir cenahtan bu konuda gür bir ses duyulmuyor. Tüketim kültürünün temelleri de böylece sağlamlaştırılmış oldu. Vatandaş olarak sadece seçme seçilme hakkı olan insanların bu danışıklı dövüşü tersine çevirebilecek bir gücü de maalesef yok.

Ona şirin görünelim, bununla ters düşmeyelim, şu bir gün işimize yarar felsefeleriyle güdülen politikalar sonucunda Türk köylüsü ve çiftçisi gittikçe yalnızlaştı. Artık ülkemizde bir şey mecburiyetten yapılıyor. Oy kullanmak bile mecburiyetten yapılıyor.

Büyükşehir yasasıyla meraları ellerinden alınan köylüler, hayvanlarını otlatacak bir yer bulamıyor. Suyu da elektriği de daha pahalıya alıyor. Nüfusu 5 bin altında olan kasaba ve beldelerden belediyelerin alınması sonucunda o müstesna yerlerde düzenlenen festivaller, şenlikler ve panayırlar da maddi yetersizlikler nedeniyle yapılamaz oldu. Halkın devlet hizmetlerine erişimi güçleşti. Turistik etkinlikler sadece kıyı bölgelerle sınırlı kaldı. Hayvancılığı ve tarımı küresel şirketlerin destekleriyle büyüyen “ağabeyler” ele alırken turizm sektörünü de politik arkası olan “bizim arkadaşlar” yönlendirdi. Her yerde “büyük”ler yaratılırken küçükler ve ortadakiler bir kenara süpürüldü. Onlara çok kısık bir sesle “Yapma!” denildi. Hayvancılık yapma, tarım yapma, lokal turizm yapma, atölye üretimi yapma… Peki bir şey yapmazsak nasıl bu karanlıktan kurtulacağız? Bunun yanıtı yok gibi. Sanki asıl amaç da buymuş gibi. Karanlıkta kalan sessiz olur. Ayrıca ensesine kimin vurduğunu da göremez.

Dünya halklarının bin yıllar ya da yüzyıllar önce yaşadıkları felaketler, onlara üretimin ne kadar değerli bir nimet olduğunu gösterdi. Türk toplumu da epey felaket atlattı. Bizim de bunun bilincine varmamız gerekmez miydi? Tasarlanan teknolojiyi kullanmaktan başka bir meziyetimiz var mı? Kararlı, çalışkan ve çözümcü bir yapıya sahip olmamıza rağmen neden bir şey yaratmaktan bu kadar uzağız? Klişelerle yaşamak çok mu keyifli? Tek derdi hafta sonu tatiliyle yazın 2 haftalık deniz tatili olan bir millet, yarınlara nasıl bir şeyler bırakacak?

Üretimin dinginleştirici, aynı zamanda enerji verici ve diriltici gücünü keşfetmek için daha kaç felaket atlatmamız gerekecek? Bunu illaki birilerinin söylemesine de gerek yok. Toprağa bakan ve ona dokunan herkes, üretimin kıymetini anında anlayacaktır. Namerde muhtaç olarak ölmek, ölümlerin en kötüsü! Ulusal anlamda bunu yapmaksa çok feci bir ölüm olur. Bu nedenle silkelenmek gerektiği açıkça görülüyor. Artık savaş, meydanlarda değil; tarlalarda, ahırlarda, atölyelerde, ormanlarda ve derelerde sürdürülmeli. Üretmek için savaşmalı! Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok ama kazanacak çok şeyimiz var. Kendi ayaklarının üzerinde durabilen bir ülke ancak böyle yaratılır.

BAŞKAN ŞEHİRLİ SEZON AÇILIŞINDA BAL-KES’İ YALNIZ BIRAKMADI

Çocuklar hem eğleniyor hem spor yapıyor

Antalya Büyükşehir’in spora ve sporcuya desteği sürüyor

Deniz Can İzmir Narlıdere'nin gururu oldu

Yaz Spor Okulları'nda çocuklar sertifikalarına kavuştu

Balıkesir Büyükşehir plaj voleybolu severleri unutmadı

Trabzon'da plaj voleybolu heyecanı başladı

Mersin’de 7’den 70’e Herkes Eğlenerek Yüzme Öğreniyor

Avrupa Para Gençlik Oyunları’nda Eskişehir rüzgârı esecek

Bursa Mustafakemalpaşa Stadı sil baştan yenilendi

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2