Aile içi iletişim ve empati, sağlıklı bir aile yapısının temel taşlarıdır. Ne yazık ki günümüzde birçok aile, konuştuğu hâlde anlaşamamanın yorgunluğunu yaşamaktadır.
İletişim, sadece kelimelerden ibaret değildir. Ses tonu, beden dili, bakışlar ve hatta suskunluk bile birer mesajdır. Aile içinde sıkça karşılaştığımız “Beni hiç dinlemiyorsun” ya da “Ne söylesem yanlış anlaşılıyor” cümleleri, iletişimin koptuğu noktalara işaret eder. Burada sorun çoğu zaman konuşmamak değil, dinlememektir. Gerçek dinleme; cevap vermek için değil, anlamak için kulak vermektir.
Empati ise iletişimin ruhudur. Empati kurmak, karşımızdakinin yerine geçip onun hislerini onaylamak anlamına gelir; haklı bulmak değil. Özellikle ebeveynler için bu kavram büyük önem taşır. Çocuklar ve ergenler, anlaşılmadıklarını hissettiklerinde içlerine kapanır ya da öfkeyle tepki verir. “Abartıyorsun” ya da “Bunda üzülecek ne var?” gibi cümleler, iyi niyetle söylense bile duyguları değersizleştirir. Oysa “Seni anlıyorum, bu senin için zor” demek, kapıları aralar.
Eşler arasındaki iletişimde de empati belirleyici bir rol oynar. Günlük hayatın stresiyle söylenen sert bir söz, çoğu zaman biriken yorgunluğun dışa vurumudur. Empati kurabilen eşler, suçlamak yerine anlamayı seçer; “Sen hep böylesin” demek yerine “Bu davranış beni kırdı” diyebilir. Böylece tartışmalar, yıkıcı değil yapıcı hâle gelir.
Unutmamak gerekir ki empati öğrenilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Aile içinde göz teması kurmak, söz kesmeden dinlemek, duyguya odaklanmak ve çözümden önce anlaşılmayı sağlamak, iletişimi güçlendiren küçük ama etkili adımlardır. Özellikle çocuklar, empatiyi anlatılanlardan çok yaşatılanlardan öğrenir.
Aile içi iletişimde mükemmellik değil, samimiyet önemlidir. Hata yapılabilir; önemli olan fark edebilmek ve telafi edebilmektir. Empatiyle kurulan her cümle, aile bireyleri arasında görünmez ama sağlam bir köprü inşa eder. Çünkü insan en çok, anlaşıldığı yerde iyileşir.

