9141,31%-0,67
39,73% 0,15
45,86% 0,22
4325,71% 0,67
6950,65% 0,22
Enerji ve maden şirketlerine yeni ayrıcalıklar tanıyacağı belirtilen Maden Yasası, 11’inci kez Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirildi. Söz konusu yasaya Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği Başkanı Dilek Yalçın da sert tepki gösterdi.
Yalçın yaptığı açıklamada, “Maden ve Enerji şirketlerini koruyup kollamak adına maden yasası 11. Kez meclise geliyor. Komisyona enerji ve maden yetkilileri baş tacı yapılırken, komisyona katılıp bu yasanın iptal edilmesinin neden zorunluluk olduğunu anlatmak isteyen köylülere bin bir zorluk çıkarıldı. Neden? Neden bu ısrar?” ifadelerine yer verdi.
Dilek Yalçın EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın komisyon görüşmelerinde yaptığı konuşmaya dikkat çekti. Dilek Yalçın, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın sözlerini şu şekilde aktardı; “Emep Milletvekili Sevda Karaca'dan okuyalım ısrarın nedenini Bugün dünyanın dört bir yanında aynı senaryoyu izliyoruz: Nadir Toprak Elementleri’ne ulaşmak isteyen emperyalist ülkeler, gözlerini bu rezervlerin bulunduğu topraklara dikiyor. Yeraltındaki madeni “stratejik kaynak” ilan edenler, yerüstündeki halkı yok sayıyor. Bu sadece bir enerji ya da teknoloji meselesi değil. Bu, doğrudan egemenlik, sömürü ve sınıf meselesidir. Çin’in Nadir Toprak Elementleri pazarında güçlü bir aktör olması, ABD başta olmak üzere Batılı kapitalist merkezleri yeni kaynak arayışına yöneltti. Ama neyle? Darbeyle, iç savaşla, hükümet mühendisliğiyle, diplomasi görünümlü tehdit politikalarıyla. Bakın etrafımıza: Afrika’nın madenci ülkelerinde yaşanan darbeler…Latin Amerika’daki “rejim değişikliği” operasyonları… Ortadoğu’da yıllardır süren kanlı senaryolar…Bunların arkasında, Nadir Toprak Elementleri kaynaklarına ve stratejik madenlere sahip olma yarışı var. Bu yarış, yalnızca Batılı devletlerin diplomatik manevralarıyla sınırlı değil. Rio Tinto, BHP Billiton, Glencore gibi küresel maden tekelleriyle, Lockheed Martin, General Electric, LG, Samsung gibi teknoloji devleri de bu işin başrolünde. İktidar bunların hepsini yana yakıla davet ediyor, ülkeyi sonuna kadar bunlara açıyor.Bu şirketler için halklar yalnızca “engel”, doğa ise “ham madde deposudur.” Türkiye de bu sömürgeci projelerin halkası haline getirilmek isteniyor. “Yerli ve milli” yalanlarıyla pazarlanan özelleştirmeler, maden yasaları, “Süper Yetki” düzenlemeleri aslında bu uluslararası plana hizmet ediyor. Bu gün Anadolu’nun dört bir yanında doğaya, emeğe ve yaşam alanlarına karşı yürütülen saldırıların gerisinde, yalnızca yerli sermaye değil, emperyalist madenci şirketlerin yönlendirdiği çokuluslu bir talan planı var. Yani mesele yalnızca bir ağacın kesilmesi, bir köylünün toprağından edilmesi, bir işçinin zehirli toz soluması değil. Mesele, bu topraklarda yaşayan milyonların yaşam hakkının, emperyalist rekabetin finansmanı haline getirilmesidir. Siz bu yasayla emperyalist rekabetin tetiklediği maden savaşlarının taşeronu haline getirmek istiyorsunuz bu ülkeyi. Bu ülkenin işçisi, köylüsü, genci, kadını; dünyanın hiçbir kapitalist şirketine, hiçbir emperyalist devlete kaynak taşıyıcısı olmamalı!” ifadelerine yer verdi.
“Köylüye engel, şirketlere yol”
Karaca’nın sözlerine Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği Başkanı Dilek Yalçın da destek verdi. Komisyonlara katılarak itirazlarını dile getirmek isteyen köylülerin engellendiğini, buna karşın maden ve enerji bürokrasisine her kolaylığın sağlandığını belirten Yalçın, “Bu yasa yalnızca bir ağacın kesilmesi ya da bir işçinin toprak kaybetmesi meselesi değil. Bu yasa, bu topraklarda yaşayan milyonların yaşam hakkının emperyalist rekabetin finansmanı haline getirilmesi demektir,” dedi.
Yalçın, Türkiye’nin bu yasa ile “emperyalist maden savaşlarının taşeronu” haline getirileceğini belirterek, “Bu ülkenin işçisi, köylüsü, genci ve kadını; hiçbir kapitalist şirketin, hiçbir emperyalist devletin kaynak taşıyıcısı olmamalıdır,” ifadelerini kullandı.